Evrensel Gazetesi yazarı Zeki Gül, Türk Tabipler Birliği’ne dair son dönemde kaleme alınan köşe yazılarını değerlendirdi. Yazılan köşe yazısı ve yorumların medya ombudsmanlığının gerekliliğine işaret ettiğini belirten Gül, Cumhuriyet Gazetesi yazarı Ahmet Saltık’ın da yazıları hakkında da “Bir diğer ayrıntı, bir kurumun seçimli genel kurullarında otuz yıldır ‘ajitatif’ taraf olan bir köşe yazarının, ilgili kuruma dair yazılarının ne kadarının basın özgürlüğü dahlinde görülebileceği…” ifadelerini kullandı. Gül’ün yazısı şu şekilde;
“Hekim meslek örgütü TTB’ne dair son dönem köşe yazıları, haber yorumlar medya ombusmanlığı gereksinimini bir kez daha görünür kıldı. Elbette sözüm trol medyasına değil. Sağlık Bakanının kamu kaynakları ile basılan bir yönetici başucu kitabında, bakan imzası ile çeviri baş editörü olduğu, isim vermeden ama ‘körün filin tarifi misali’ hekim meslek örgütünü de hedef gösterdiği, medyayı da açıktan töhmet altında bıraktığı bir satıhta bu etik olduğu kadar hukuki bir başlık.
Son dönem gerek sosyal medyada, gerek Cumhuriyet Gazetesi’ndeki yazıları bağlamında kendisi de bir hekim olan Ahmet Saltık’ın yazı içeriklerini, üslubunu misal Medya Ombusmanı Faruk Bildirici’nin kaleminden bir okur olarak dinlemek isterim. Ama devlet yayını bir yönetici başucu kitabı eşliğinde: ‘Sağlık Reformunun Doğru Yapılması’. Bir diğer ayrıntı, bir kurumun seçimli genel kurullarında otuz yıldır ‘ajitatif’ taraf olan bir köşe yazarının, ilgili kuruma dair yazılarının ne kadarının basın özgürlüğü dahlinde görülebileceği…
2010’da Sağlık Bakanlığın e-kütüphanesinde yayınlanan ve medyayı da töhmet altında bırakan bir kitap: Çeviri kitabın baş editörü dönemin Sağlık Bakanı Recep Akdağ. Bakın o kitapta ne tavsiye ediliyor devletin kadrolu yöneticilerine: “Medyayı muhaliflerden bahsetmeme konusunda yönlendirin, onların (muhaliflerin) uzman olmadığını, kendi isteklerine hizmet ettiklerini, sadakatsiz olduklarını (vs.) vurgulamalarını sağlayın”. Üstelik medya yönlendirmesinde içerik de tanımlıyor hedeftekiler için: “Meşruiyetine, dürüstlüğüne veya motive edici kaynaklarına saldırın”.
Bu kitapta hedef kılınan kurumlar arasında, AKP’nin sağlık politikalarını ilk gününden bu yana eleştiren, muhalefet eden, toplumu aydınlatan TTB de gelmekte doğası gereği.
Üstelik kitap “Bu güç stratejileri, tüm durumlarda etik olmayabilir.” demekte. Hasılı kamu yöneticileri ve medya işbirlikçilerine hükümetin sağlık politikalarına eleştirel yaklaşan kurumlara karşı bir anlamda ‘gayrı ahlaki’ tutum tavsiye ediliyor.
Şimdi ilgili kitaptan bir pasajı virgülüne dokunmadan paylaşmak istiyorum:”“• Reformu destekleyen gruplara para, personel veya tesis vermek veya bunları ödünç vermek,• Uzmanlıklarını artırmak için destekleyicilere bilgi ve eğitim sağlamak,• Müttefiklere, anahtar karar vericilere lobicilik yapması için geniş erişim sağlamak,• Müttefiklere, meşruiyetlerini geliştirmek için medya zamanı ve dikkati sağlamak”… Bu basın dahil ‘dost bildikleri’ için iktidar nimetleri..
Hal böyle olunca TTB vb. muhalif kurumlara dair yazılarda eleştiri ve yorum sınırlarını aşan her yazıda bir dipnot bekliyor okur “Hükümetten, kamu kurumlarından bu yazı için örtülü ya da açıktan para almadım. Hükümetten hiçbir koşulda meşruiyetimi geliştirmek için medya zamanı ve dikkati temini, desteği almadım.” Bu bağlamda bir medya ombusmanlığı görüşü elzem.
Gelin bir de kitabın ‘düşman’ eyledikleri için reva göreceklerine daha yakından bakalım:“Sağlam bir siyasi analist, aynı zamanda bunun tersini de muhalifler için yapabilir”.“Muhaliflerin kaynaklarını azaltmak; bunu yaparken grubun meşruiyetine, dürüstlüğüne veya motive edici kaynaklarına saldırmak”. Bunu nasıl mı öngörüyor Sağlık Bakanlığı: Medya ve köşe yazarları marifeti ile…Yapılan kamuoyu araştırmalarında, birisi Covid 19 pandemisi olmak üzere iki farklı zamanda, toplumun en güvendiği kurumlar arasında ön sıralarda yer alan bir kurum: TTB
Son dört yılda birisi dünya tarihinin en yıkıcı salgın hastalık pandemisi, diğeri ülke tarihinin en yıkıcı depremlerinden birisine merhem olmaya çalışan bir örgüt: TTB
TTB Merkez Konsey başkanlarından, Cumhuriyet gazetesinin duayen yazarlarından sevgili Erdal Atabek aramızdan ayrılalı çok olmadı. TTB’ne hürmetsiz bir cümlesi duyulmamıştır. Yaşasaydı bir de ona sorardık.
Not: İlgili kitap bu köşede uzun yıllardır dile getiriliyor. Ama bunca yıldır basında haber değeri olamadı.”